-
1 обновлять
tazelemek, yenilemekТурецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > обновлять
-
2 подновлять
Турецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > подновлять
-
3 перекипятить
сов.bir daha kaynatmak, tazelemekперекипяти́ть суп — çorbayı tazelemek
-
4 наводить
1) (оружие, приборы) doğrultmak; tevcih etmekнаводи́ть самолёт на цель — uçağı hedefe yöneltmek
наводи́ть на ре́зкость — фото netlik ayarı yapmak
2) перен. vermek; salmakнаводи́ть тоску́ на кого-л. — birine kasvet vermek
наводи́ть страх / у́жас на кого-л. — birine korku / dehşet salmak / saçmak
3) перен. uyandırmakнавести́ кого-л. на размышле́ния о чём-л. — birine bir şeyi düşündürmek
э́то навело́ его́ на подозре́ние — bu onda şüphe uyandırdı
4) в соч.наводи́ть вре́менный мост — eğreti köprü kurmak
••наводи́ть мосты́ — köprüler kurmak
наводи́ть поря́док — düzene koymak / sokmak; düzen vermek; derleyip toplamak / toparlamak ( в помещении); kamu düzenini sağlamak ( общественный)
навести́ красоту́ (подкраситься) — разг. makyajını tazelemek
-
5 обновлять
несов.; сов. - обнови́ть1) врз yenilemekобновля́ть карти́ну / полотно́ — tabloyu yenilemek; tabloya tazelik vermek
обновля́ть ме́бель — врз mobilyayı yenilemek
2) перен. ihya etmek; yenileştirmekобновля́ть свои́ зна́ния — bilgisini tazelemek
любо́вь обнови́ла её — sevgi onu ihya etti
о́тдых обнови́т вас — dinlenmek sizi dinçleştirir
3) разг. ilk defa / siftah giymekон обнови́л свой мотоци́кл — yeni aldığı motora ilk defa / siftah bindi
пальто́ я ещё не обнови́л — yeni paltomu daha giymedim
-
6 освежать
несов.; сов. - освежи́ть1) serinletmekдождь освежил во́здух — yağmur havayı serinletti
освежи́ть? (вопрос парикмахера) — kolonya sürelim mi?
2) ( подновлять) yenilemek; tazelemekосвежи́ть пальто́ — paltoyu yenilemek
освежи́ть кра́ски на портре́те — portrenin renklerini canlandırmak; portrenin renklerine tazelik vermek
-
7 переваривать
несов.; сов. - перевари́ть1) ( варить снова) tekrar / bir daha pişirmek; tazelemek (что-л. несвежее)2) ( варить больше положенного времени) fazla pişirmek3) ( усваивать - о пище) hazmetmek, sindirmek4) перен., разг. özümsemekперева́ривать прочи́танное — okuduğunu özümsemek
5) тк. несов., разг. ( переносить) hazmetmekя его́ не перева́риваю — onu çekemiyorum
-
8 подкрашиваться
несов.; сов. - подкра́ситься, разг. -
9 подновлять
несов.; сов. - поднови́тьyenilemek, tazelemek ( освежать)
См. также в других словарях:
tazelemek — i 1) Yenisiyle veya tazesiyle değiştirmek Barmenle yardımcısı boşalan kadehleri tazeliyorlardı. Ç. Altan 2) Bazı yiyecekleri, bayatlamışken kaynatıp taze duruma getirmek 3) nsz Bir işi bir daha yapmak, tekrarlamak Hoca bir kere daha tazeleyince… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bilgi tazelemek — bilinenleri yeniden gündeme getirip açıklamak, anlatmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
abdest tazelemek — abdesti bozulmadığı hâlde yeniden abdest almak … Çağatay Osmanlı Sözlük
nikâh tazelemek — 1) boşandığı kişiyle yeniden evlenmek 2) mec. bir işe yeniden başlamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
bahsi tazelemek — konuşmayı aynı konu üzerine getirmek İki de bir, bahsi tazeleyip bir yandan da etrafı araştırıyordu. E. E. Talu … Çağatay Osmanlı Sözlük
yarayı tazelemek — üzüntüyü, sıkıntıyı, acıyı hatırlatmak, yeniden ortaya çıkarmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
el tazelemek — bir işte yorulan kimse yerine başka birini getirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
abdest — is., din b., Far. āb + dest 1) Müslümanların, belli ibadetleri yapabilmek için bir düzen içerisinde bazı organları yıkayıp bazılarını mesh etme yoluyla yaptıkları arınma 2) İdrar ve dışkı yapma Küçük abdest. Büyük abdest. Birleşik Sözler… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bahis — is., hsi, Ar. baḥṣ 1) Üzerinde konuşulan şey, konu Bu bahisleri bırakalım artık. P. Safa 2) Görüşünde veya iddiasında haklı çıkacak tarafa bir şey verilmesini kabul eden sözlü anlaşma 3) esk. Bir kitabın bölümlerinden her biri Birinci bahis.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bilgi — is. 1) İnsan aklının erebileceği olgu, gerçek ve ilkelerin bütünü, bili, malumat 2) Öğrenme, araştırma veya gözlem yolu ile elde edilen gerçek, malumat, vukuf Babası, önce ona, Mazlume ve ailesi hakkında birçok bilgi vermişti. H. E. Adıvar 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
el — 1. is., anat. 1) Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk. Z. O. Saba 2) Sahiplik, mülkiyet Elden çıkarmak. Elimdeki bütün parayı… … Çağatay Osmanlı Sözlük